Yassıada’da Anglo-Sakson Mimarisiyle Yapılan ve İstanbul’un Tek Kalesi Olarak Kabul Edilen Bulwer Kalesi’nin Hikayesi
Merhaba. Yassıada’da 1860’lı yıllardan kalma Bulwer Kalesi, mimari özellikleri ve yapılış amacı ile dikkat çekiyor. Bu bağlamda adanın terk edilmesinin ortasında ayakta kalan kalenin Osmanlı ekonomisine uzanan öyküsünü aktardım.
İyi okumalar dilerim.
Yassıada, Marmara Denizi’nde, İstanbul’a yakınlığı ve düz formuyla bilinen küçük bir adadır. Adanın 18,3 hektarı düzdür. Yüzyıllar boyunca bu ıssız adaya ne kadar inşa edilmiş olursa olsun ya yıkılmış ya da terk edilmiş.
Son zamanlarda adada mimari bir dönüşüm yaşanıyor. Ancak bu mimari dönüşümde İstanbul’da eşi benzeri olmayan bir kale var.
Bulwer Kalesi olarak adlandırılan bu yapı da mimari dönüşüm sırasında yenilenmiştir ancak halen terkedilmiş bir vaziyette durmaktadır. Peki Bulwer Kalesi’ni kim yaptırdı ve Yassıada’da neden böyle bir kale var?
Yassıada, Doğu Roma İmparatorluğu döneminde 4. yüzyıldan itibaren sürgün yeri olarak kullanılmıştır. 9. yüzyılda Bizans İmparatoru Theophilos, saltanatı sırasında buraya Platea Manastırı adını verdiği bir manastır yaptırmıştır.
860 yılında Yassıada’da sürgünde yaşayan Patrik Ignatius, adanın ortasına bir kilise yaptırmış; Kilisenin altındaki mahzenler de zindan olarak kullanılmış.
Osmanlı döneminde 1858-1865 ortalarında elçilik yapan İngiliz Henry Bulwer, Sultan Abdülmecid’in izniyle adayı satın aldı. Bulwer, St. Ignatius Manastırı’nın kalıntıları üzerine yüksek bir burç kalesi inşa ettirdi.
Bir süre sonra Bulwer parasız kalarak adayı Londra’daki gazetelerde satışa çıkardı. Ancak Osmanlı Devleti bu duyuruya kızmış ve adayı sadece bir Türk’e satması konusunda uyarmıştır.
Mısırlı Hıdiv İsmail Paşa da padişahın vasiyetiyle Yassıada’yı Bulwer Kalesi ile birlikte satın aldı. Ancak Hidiv adaya herhangi bir yatırım yapmamış ve 1893 yılında kolera salgını patlak verince hastalar bir süreliğine buraya taşınmıştır.
20. yüzyılda ada birden fazla el değiştirdi. 1947’de kamulaştırma, 1848’de bir ailenin özel mülkiyetine geçmesi, hemen ardından hazinenin devri ve ardından donanmaya verilmesi söz konusudur.
1952 yılında ada Topçu ve Harekat Okulları olarak kullanılmış ve Bulwer Kalesi koruma altına alınmıştır. Siyasi tarihten de bilindiği gibi ada, 1960 darbesinde Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanların yargılanmasına tanık oldu.
Bulwer Kalesi, o zamanlardan beri terkedilmiş ve terkedilmiş bir kale olarak varlığını sürdürmektedir. Peki, başta da sorduğum gibi bu kale neden yapılmıştır? 1860’lı yıllarda Osmanlı ekonomisinde inisiyatif Batı Avrupa ülkelerinin eline geçmiş ve Osmanlı eserlerinin ihracı için pazar arayışları devam etmiştir.
1851 yılında Osmanlı Devleti yerli mallarını Londra, New York ve Paris gibi merkezlerde sergiliyordu. 1863 yılında Osmanlı Devleti, bu tür gösterişli merkezlerin ortasına kendini koyabilmek için kesintili bir panayır merkezi yaptırmıştır.
Bu Sultanahmet Meydanı’nda kurulan fuarda ülkeye dış rekabet gücü kazandıracak eserlerin örnekleri toplandı. 1893 panayırında ülkenin dört bir yanından getirilen pirinç, buğday, arpa, çavdar, mısır, tütün, pamuk gibi eserler sergileniyordu.
Bu örneklerden birinin üzerinde Henry Bulwer’ın Yassıada’daki çiftlikten geldiği yazıyordu. Böylece büyükelçinin adayı sadece emeklilik ya da keyif için almadığı, adada tarım ve ihracatla uğraşmak istediği de ortaya çıkmış oldu.
Bulwer’ın planı, yetiştirdiği eserleri gemiye yükleyerek gerçeği Akdeniz’e göndermekti. Büyükelçinin hırslarından biri de Mısır’a gidip Süveyş Kanalı’nı yakından görmekti.
Süveyş yolunda, Bulwer’in yol boyunca malzeme taşıma, arazi sulama ve gübreleme maliyetlerine özel ilgisi, onun tarıma olan yoğun ilgisini gösteriyor. Büyükelçinin merakının asıl sebebi, İngilizlerin Mısır’da iplik üretimi için pamuk üretmek istemesiydi.
Günümüzde Demokrasi ve Özgürlükler Adası olarak anılan Yassıada’da yer alan Bulwer Kalesi, o dönemdeki Anglo-Sakson kalelerine benzeyen mimarisiyle oldukça dikkat çekmişti. Hatta adaya bu tür İngiliz yapılarının inşa edilmesi, İngilizlerin İstanbul’u işgal edip ileride burayı üs olarak kullanacaklarına dair söylentilere bile yol açmıştı.
Maddi zorluklar nedeniyle Henry Bulwer’ın adayının satılmasıyla bu tez de ortadan kalktı. Ancak kalenin yapılış amacının Mısır’da pamuk üretmek mi yoksa başka bir amacı mı olduğunu tam olarak bilemiyoruz.